28 Kasım 2008 Cuma

sıradan bir ağustos günü ve getirdikleri.

"sonunda olaylar sonuna yaklaşmıştı"

hayatımda ilk defa yaşadığımı hissetmiştim. sanki bir anda içimdeki tüm olumsuzluklar boşalmıştı. yüz metre uzaktan farkettiğim o eşi benzeri bulunmayan mavi tonlarında göz, üzerindeki prenseslerin bile giymik için can atacağı kahverengi temalı yazlık bi elbise ve hayatımda daha önce hiç bu kadar müthiş şeyler hissetmediğimi farkettiren o gülüş.
işte o an aşık oldum...

betimlemelerin yetersiz kaldığı zaman, "O" nun nasıl göründüğünü yazmaya başladığım zamandı. düşüncelerim çıldırmak üzereydi. bu kadar güzel, ulaşılması imkansız gibi duran kusursuz insan bana nasıl gülebilmişti? bana nasıl hey diyebilmişti? beni bu dünyanın olağanüstü olduğuna nasıl inandırabilmişti? ve daha benzeri milyonlarca düşünce. şimdi durduğum noktadan bakınca olaylar çok daha müthiş gözükmekte...

kafka okumaya başlamıştım üstüne, sadece gördüğüm doğaüstü şeyi betimleyebilmek için. ve başardımda, planladığımdan 3 ay sonra. 2 büyük kavga, kendimi "O" kişiye aşık olduğuma inandırmak, karşı tarafı etkileme çabası, mutlu mutsuz binlerce anı."O" kişiyle ilgili. dünya üzerinde eşi benzeri bulunmayan, şu an açıklanamayan şekilde ilginçlikle benim sevgilim olan o müthiş insanla ilgili. aşık olmak güzel...

hayatımın anlamı der çoğu insan milyonlarca şeye. o sıradan ağustos gününe kadar, ben hayatımın anlamı kısmını boş bırakmıştım beyin hücrelerimin sorduğu sorularda. daha önce de söylediğim gibi hayatımın dönüm noktalarından biriydi o gün. bi dönüm noktası daha aramaktaydı beyin rahatlamak için ve o dönüm noktası gerçekleşmeye doğru yola çıkmıştı...

gereksiz bir kavganın sonuca ulaşarak, barışmamızın ardından 2 hafta geçmişti. artık kendimi kabul edilebilir düzeyde beğenmeye başlamıştım. içimde "evet bugün kabul edebilir" düşüncesi geçiyordu. o gün sanki göklerin mavi rengine büründüğü sıradan bir ağustos günüydü. sebepler, sonuçlar herşey daha anlaşılmazdı. o gün bana anlaşılır gelmesi olası tek kelime yapısı "evet", "olur" veya benzeriydi...

25 Kasım 2008 Salı

nedenler.

bir insan neden blog açma gereği hisseder..

müzik dinlerken aklına geldiği için açabilir mesela ya da öylece otururken..
çok önemli fikirleri olduğunu sandığından ya da paylaşacak bi fikri olmadığından açabilir.
herkes görsün diye ya da hiç kimse görmesin diye açabilir.
sevgilisinden ayrıldığı için ya da ayrılabilecek bi sevgilisi olmadığı için ya da sadece sevgilisi olduğu için açabilir.
"internette bizim de bişeylerimizin olsun be." diye abuk fikirlere kapıldığı için ya da aslında bunu internet ortamında yapmaktan nefret ettiği için açabilir.
zeki olduğunu düşündüğü için ya da aptallığını kendine kanıtladığı için açabilir.
çok karamsar olduğu için ya da hayatı çok sevdiği için açabilir.
doğruları yazmak için ya da yalanları aktarmak için açabilir.
çevresi geniş olduğu için ya da içindekileri, blog sayfasından başka anlatabileceği kimsesi olmadığı için açabilir.
hayat için güzel bir başlangıç (!) yapmak adına ya da zaten tüketmiş olduğu hayatının son noktasını koymak adına açabilir.
arkadaşın gazıyla, sevgilin sözüyle açabilir.
..

aslında hepsinden önce insan; tüm bu boktan ikilemlerden bir türlü kendini kurtaramadığı için ve bu ikilemleri bi yerlere kusma ihtiyacı duyduğu için bunu yapar. aynı benim gibi..

sevgili.

sevgili yi açıklamak. yapılması en zor eylemlerin başında gelmekte nedense. herkesten farklı görmek-daha doğrusu farklı gördüğünü hissetmek-, olayları, yaşanmışlıkları, geleceği üzerine kurmak. hep senin gibi hissettiğini düşünme çabası; yaptıklarını, kafasından geçenleri anlamaya çalışmak.

benim gibi insanlar genelde kıskanır bu yapıları. o an ne yaptığını, neden yaptığını öğrenmeye çalışır. duygularını başkasına açtığında umutsuzluğa kapılır, değişik ruh halleri içine girer. ki bu da başka bi okazyona götürür bizi, o da karşı tarafı onun seni sevdiğinden daha fazla sevme durumu, bi nebze sorunsalı(ya da ondan daha çirkin ve kültürsüz olma sorunsalı var ona hiç girmiyoruz) . sevgili nin sizi her an terkedebileceği, terkettiğinde ne yaparım ben düşüncesi. acı verici sadece.

sevgili nin yaptığı tripler de çekilebilir ve çekilemez olarak 2 ye ayrılır genelde. çekilebilirler sizin de karşı tarafa yapabileceğiniz düzeyde triplerdir(5 dakika başkasının yanında görür 2 dakika naza çeker kendini v.b), ikincisi ise daha ciddi daha sorunsal triplerdir. bunun 2 sebebini de yukarda yazmıştım zaten. hatta o kavramları genişletirsek olayın sürmesinin tek sebebi bile diyebiliriz sanırım.

yaşama umudu ve aynı zamanda yaşamama umudu şeyler. kan emiciler, aynı zamanda o kanın pıhtılaşma sebepleri. sabah neden nefes aldığınızı düşündüğünüzde aklında canlanan ilk şey. en azından bana göre öyle.
ilk yazı is the best.

Başlangıç.

Başlamak lazım bazı şeylere. Bazılarına göre sıradan olan, enteresan düzeyde saçma olan yazılarımı, deneme denilen ama yanından geçmeyen şeyleri derleme çabası.
sanıyorum saçmalarım, saklarım insanlar da okur. şimdilik felsefem bunun üzerine. bakalım kader neler gösterecek..